Friday, October 10, 2008

Sahildeki Serseri

Otele donmek istemedigim yaz karanliginda marmaris sahilinde sabaha kadar yurumek iyi bir fikirdi. Yorulmayacak kadar dingimdim, ve ayni zamanda ne baska birinin kimligine ne de uzerimdeki bu baskasi kimligine daha faza katlanamayacak kadar yorgun...

Tuhaf bir aliskanlikla yitik ozgurluge acilmak icin buradayim. Ama diger yandan, surahiden dokulen suyun maruz kaldigi Coanda etkisini yasadim gecen gunlerde. Tam ucundan dokulup acilirken ozgurluge, yapistim yine dis ceperine. Bu degildim, olmasi gereken de bu degildi.

Kafami kaldirip semayi seyre daldim. Voyager 1 otuz yildir uzayda, ve pluto'dan uc kat daha uzak gunese. Tamamen boslukta ve olesiye yalniz. Neredeyse otuz yil once, bilinenlerin cogunun ziyan, kalaninin da yalan oldugunu anladigi o saf anda basladi bilinmeyene yolculuga; sonunda hem yapayalniz hem oleyalniz kalacagini bile bile.

Marmaris sahilinde gunler sonra kendimdim yine, ve sukur ki biraktigim gibi buldum kendimi, dalgaci serseri. Sadece dalgasi eksikti gece vakti sahilde tek basina oturan serseri tablosunun, yakamozu yerinde. Konu dalga olunca denizi pek de comert degildir Marmaris'in. Ve konu hayat olunca pembe yalancidir Marmaris, gundeligin otesine gitmeyen tanisikliklara yeter demenin vakti geldi. Yeter demek iyi bir fikir, tipki hikayenin basinda merhaba demenin de iyi bir fikir oldugu gibi. Cabuk bikan ruhum, hep oyle kal.

No comments: